Evet, hiç bir enerji kaynağı dışlanmamalı. Fakat, enerji üretmek içinde hiç bir çevre katliamı da yapılmamalı. Ya da, çevreye zarar verilmemeli.
Malum; son günlerde en çok tartışılan konu, zeytinlik-ormanlık alanlar. Nedeni, Maden Mevzuatında yapılan yeni düzenlemeler. Yasayla; madenlerin çıkarılması, rüzgar-güneş gibi enerji kaynaklarının üretimi için yeni düzenlemeler yapıldı. Yeni düzenlemelere toplumda bir kesim olumlu bakarken, bir kesim de karşı çıktı. Düzenlemelere olumlu bakanların gerekçesi, yerli maden ve enerji kaynaklarının daha hızlı ekonomiye kazandırılacak olması. Olumsuz bakanlar ise, düzenlemeyle madenler ve enerji için çevreye yeni büyük zararların verilecek olması.
Her iki tarafından haklı olduğu yönler var. Fakat; tepkilerin özünde iki taraf içinde ‘karşıtlık’ olduğundan, uzlaşmak ya da konuyu kapatmak çok zor. Bir diğer ifadeyle, iki tarafında mutlu olması zor. Hatta imkansız. Fakat, ayrılıkları ya da anlaşmazlıkları en az indirmek mümkün. Bunun çözümü de uzlaşıdır.
Solaklı deresi örneği
Konuya, Solaklı Deresi örneğiyle açıklık getirmekte fayda var. Çocukluğumuzdan bu yana Solaklı Deresi (Of, Trabzon) boşa akardı. Sık sık konuşulan bir konuydu, ‘bu sular niye boşa akar’ diye. Doğru bir serzenişti, bu. Gün geldi, Solaklı Deresi için enerji amaçlı değerlendirme kararı alındı (HES inşaatları). Karar uygulamaya kondu. Ve Solaklı deresi, bir yandan akarken bir yandan da elektrik üretmeye başladı. Buraya kadar her şey normal. Karşı çıkmak mümkün değil. Fakat; gün geldi ve -halende öyle- gür akan Solaklı Deresi, akmaz oldu. Nedeni ise, dere üzerinden kapasitesinin çok üzerinde HES inşaatının yapılmış olması. Hal böyle olunca da, bu duruma karşı çıkmamak mümkün değil. O güzelim dere, yaz aylarında tamamen kuruma aşamasına geldi. Doğal yaşam yok oldu. Bazen kuraklıktan (HES’lerin su yönetimi nedeniyle), bazen de su bolluğundan (Yine HES’lerin kontrolsüz su salı mı nedeniyle).
Oysa yapılması gereken iş; suyu öldürmeyecek, enerjiyi de yok etmeyecek bir çözümün ortaya konmasıydı. Bunun içinde sağlıklı bir fizibilite, planlama ve proje hazırlanmalıydı.
Solaklı örneğinden hareket edilirse; gerek nükleer, gerek kömür, gerek, güneş-rüzgar gibi enerji kaynakları ve tabi, maden kaynaklarının harekete geçirilmesi-ekonomiye kazandırlması şart. Ve tabi; bunun yaparken de, başta zeytin bahçeleri olmak üzere tarım ve orman alanlarının korunması da şart.
İlla olacak ya da illa olmayacak
Burada 'illa olacak ya da illa olmayacak' yerine, nasıl yapılabilir konuşulursa ve de çözüm üretilirse; herkes kazanmış olacak. Enerji önemli, tarım-orman da önemli. Küçük-büyük herkesin elinden düşmeyen cep telefonu enerjiye, sofradaki çorba ise tarıma bağlı. Her ikisi de vazgeçilmez. Çözülmeyecek sorun değiller. Yeter ki, uzlaşı olsun.
Evet, ‘Hiç bir enerji kaynağı dışlanmamalı. Hiç bir tarım-orman arazisi de yok edilmemeli’
Yorumlar
Kalan Karakter: