Türkiye doğal gaz kullanımına 1986'lı yıllarda başladı. 1990'lı yıllarda ağırlıklı olarak, hava kirliliğini önleme amaçlı kullanıldı, doğal gaz. Ve 2000'li yılların başında da (özellikle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun kurulması ile) Türkiye doğal gazı, hava kirliliğinin yanında bir konfor ürünü olarak yaygınlaştırdı. Bugün, Türkiye'nin tamamında doğal gaz kulanımı söz konusu.
Doğal gaz yaygınlaşsa da doğalgaz faturaları, her zaman gündemin 1 numaralı konusu oldu. Ve, özellikle kışın; ''havaların soğuması ve tüketimin artmasıyla'' doğal gaz faturaları gündem oluyor (Yaz aylarında doğal gaz faturaları çok düşük geldiğinden, pek konuşulmuyor). Tabi, bu konunun 2 ayağı var. Birincisi doğal gazın tamamaı ithalat yoluyla sağlanıyor. Yani, döviz kuruna ve yurtdışı piyasalara bağlı fiyatı. Diğer yandan da, tasarruf. Doğal gazın tasarruflu kullanımı, faturaları ciddi olarak düşürme potansiyeline sahip.
Ancak, toplumun tasarruf bilincinin zayıf olması, yapıların (iş, konutlar) ısı yalıtımına uygun olmaması, ister istemez doğal gaz tüketimini artırıyor. Ve bu durumda, faturaları şişiriyor. Bunun yanında birde Türkiye'de ve özellikle konutlarda kombi ağırlıklı (bireysel ısınma - sıcak su) bir kullanım söz konusu. Kombilerde teknolojik yenilikler olsa da, merkezi ısıtmalara göre verim düşük ve pahala gaz tüketimine neden oluyor.
Doğal gaz artık hayatımızın bir parçası. GAZBİR verilerine göre abone sayısı 20 milyon civarı. Bu nedenle, kopmak mümkün değil. Ancak, tasarruflu-verimli kullanmak bizim elimizde. Bunun içinde kısa ve uzun vadede yapılacaklar var. Kısa vade de yapılacakları (tasarrufu), öncelikle yapmalıyız. Uzun vadeli yapılacakları da (daha çok merkezi sistem kullanmak, ısı yalıtımı vb), birey ve toplum olarak bir an önce gündeme almalıyız.
Bu hem aile bütçemiz ve hemde ülke bütçemiz için çok önemli.