Yeni oluşturduğu İklim ve Doğa Fonu'na 1 milyar Avro kaynak aktaracak!

TAKİP ET

Enerji Ekonomisi - Unilever, iklim değişikliğiyle mücadele etmek adına daha da kararlı adımlar atarak; gezegenimizi daha sağlıklı hale getirmek, doğayı korumak ve canlandırmak, gelecek nesiller için kaynakları korumak amacıyla bir dizi yeni önlem ve taahhüt açıkladı. Şirket bu doğrultuda, 2039 yılına kadar tüm ürünlerinden kaynaklanan emisyonları net olarak sıfırlama sözü verdi. Ayrıca şirket, yeni nesil çiftçiler ve küçük toprak sahipleriyle birlikte çalışıp onların güçlenmesine yardımcı olacak; ormanları, toprağı ve biyo-çeşitliliği korumak ve zarar görenleri eski haline getirmek için programlar yürütecek. Bütün bunların yanı sıra su stresi yaşayan yerlerdeki halkın suya daha iyi erişmesini sağlamak için devletler ve diğer kurumlarla birlikte çalışacak.

Bu adımları hızlandırmak için Unilever bünyesindeki markalar bir araya gelerek, bu amaçlara yönelik oluşturulan yeni İklim ve Doğa Fonu’na 1 milyar Avro kaynak aktaracak. Bu yatırım, anlamlı ve kararlı adımlar atmak ve ağaçlandırma, karbon tutma, yaban hayatının korunması ve suyun korunması gibi konuları kapsaması muhtemel projeleri önümüzdeki on yıl içinde hayata geçirmek için kullanılacak. Bu yeni girişimler sayesinde; herkes için temiz enerjiyi savunan Seventh Generation projesi gibi global çapta devam eden işlerin yanı sıra Lipton Sürdürülebilir Çay Tarımı projesi ve Knorr’un geleceğe dost tarım uygulamaları için çiftçilere destek veren sürdürülebilir tarım projesi gibi uzun yıllardır Türkiye için değer yaratan önemli projelere yenileri eklenecek.

Alan Jope: “Gezegenimizin sağlığı için elimizi taşın altına koyuyoruz”

Unilever Dünya Başkanı Alan Jope, söz konusu gelişmeye ilişkin olarak, “Tüm dünya bir yandan Covid-19 salgınının yıkıcı etkileriyle baş etmeye çalışıp bir yandan da eşitsizliklerden kaynaklanan ciddi sorunlarla boğuşurken, iklim değişikliğinin hepimizi tehdit etmeye devam ettiği gerçeğini unutamayız. İklim değişikliği, doğanın bozulması, biyo-çeşitliliğin azalması, su kıtlığı gibi sorunlar aslında birbiriyle bağlantılı. Bu sebeple hepsiyle aynı anda mücadele etmeliyiz. Bu mücadeleyi verirken iklim krizinin sadece çevre açısından acil önlem gerektirmekle kalmayıp, aynı zamanda hayatlarımız ve geçim kaynaklarımız üzerinde de korkunç bir etkisi olduğunu aklımızda tutmalıyız. Bu sebeple bu krizle mücadeleye yardımcı olmak için elimizi taşın altına koyuyoruz. Şirket olarak bünyemizdeki markalarımızla doğrudan harekete geçip somut adımlar atıyoruz. Ürünlerimiz ve faaliyetlerimizin çevre üzerindeki etkisini azaltacağız, gezegenimizin sağlığına yeniden kavuşması için üzerimize düşeni yapacağız” açıklamasını yaptı.

Marc Engel: “Doğayı canlandırmak için çiftçileri güçlendirmeliyiz”

Unilever Tedarik Zincirinden Sorumlu Dünya Başkanı Marc Engel de şunları söyledi: “İklim kriziyle mücadele ederken üstlendiğimiz ortak sorumluluk sadece sera gazı emisyonlarının dengelenmesini değil, mutlak biçimde azaltılmasını da gerektiriyor. Bunu başaracak ölçekte ve kararlılıktayız. Ama bu yetmez! İleride uzun yıllar boyunca gezegenimizin sağlıklı kalmasını istiyorsak doğaya yani ormanlara, toprak biyo-çeşitliliğine ve su ekosistemlerine de sahip çıkmalıyız. Dünyanın birçok yerinde sürdürülebilir tarım üretimine çiftçiler ve küçük toprak sahiplerinin ekonomik ve sosyal açıdan katılmaları ormansızlaşmayı durduracak, ormanları eski haline döndürecek ve doğayı canlandıracak değişimin en önemli itici güçlerindendir. Sonuçta, toprağın yöneticileri onlar. Bu sebeple doğayı canlandırmakta kademe atlamak istiyorsak yeni nesil çiftçi ve küçük toprak sahiplerini güçlendirmeli ve onlarla çalışmalıyız.”

Mustafa Seçkin: “Kârlı büyürken topluma pozitif fayda sağlamak mümkün…”

Unilever Türkiye ve Ortadoğu Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Seçkin de Covid sonrası beklenen ekonomik daralma, işsizlik, iklim krizi gibi konuların çözümünde iş dünyasının rolünün daha kritik hale geldiğini belirterek şöyle konuştu: “İş dünyasından kısa vadede en büyük beklenti, Büyüme-Çevre-Toplum arasındaki dengeyi gözetmesidir. Şirketler olarak ticari faaliyetlerimizin sürdürülebilirliği için büyümek ve karlılığımızı gözetmek durumundayız, ancak bunu iklim krizi, artan eşitsizlikler, işsizlik ve derinleşen yoksulluğa sırtımızı dönerek yapamayız. Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı çerçevesinde 10 yıllık deneyimimiz büyüme ve çevresel etki arasındaki bağın birbirinden ayrılabileceğini, şirketin bir yandan kârlı büyürken diğer yandan topluma pozitif fayda sağlayabileceğini gösterdi. Bu iş modelinin kazandıran bir iş modeli olduğunu yatırımcılarımız deneyimledi. 10 sene önce verdiğimiz taahhütlerin hiçbiri bizim tek başımıza gerçekleştirebileceğimiz hedefler değildi. İçlerinde gerçekleştiremediklerimiz de oldu ama birlikte hareket etmeyi, iş birliği yapmayı, ekosistemi mobilize etmeyi öğrendik.Özetle sürdürülebilir ve sorumlu büyüme, paydaşların faydasını gözeterek ve birlikte hareket ederek mümkün. Biz 10 sene içinde bunun mümkün olduğunu teoride değil pratikte gördük. Şimdi önümüzde yeni ve iddialı hedefler var. İçinde bulunduğumuz yüzyılın en büyük krizlerinden biri olan bu dönemde de iyimserliğimizi koruyarak ve paydaş odaklılığımızı kaybetmeden en az zararla çıkacağımıza, orta vadede de yeni fırsatlarla daha iyi bir geleceği birlikte inşa edebileceğimize inanıyorum.”

UNILEVER’DEN SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM İÇİN YENİ ÖNLEM VE TAAHHÜTLER

İklim kriziyle mücadele

Unilever’in bu başlık altında bilimsel verilere dayanarak oluşturduğu hedefler şöyle:

2030 yılına kadar faaliyetlerden kaynaklanan karbon emisyonunun tamamen ortadan kalkmasını sağlamak ve değer zincirindeki ürünlerin sera gazı ayak izini yarıya indirmek.

İklim krizinin ölçeği ve aciliyeti doğrultusunda mevcut hedeflere ek olarak, kullanılan kaynak maddelerden mağazalardaki satış noktalarında bulunan ürünlere kadar tüm ürünlerden kaynaklanan emisyonları 2039 yılına kadar net olarak sıfırlamak…

Unilever, Paris Anlaşması’nın öngördüğü tarih olan 2050 yılından 11 yıl daha erken olarak belirlediği bu hedefe ulaşmak için, sera gazı emisyon düzeylerini aşağıya çekecek şekilde değer zincirindeki ortaklarıyla birlikte çalışmayı planlıyor. Bu bağlamda şirket, bilimsel verilere dayanarak kendine hedef belirleyen ve bu hedefi gerçekleştirme taahhüdünde bulunan tedarikçileriyle ortaklık kurmaya öncelik verecek.

Unilever, karbon ayak izi konusunda şeffaf olmanın, dünyadaki sıfır emisyon yarışında kendisine ivme kazandıracağını öngörüyor. Hedef, satılan her ürünün karbon ayak izini açıklamak. Bunu yapmak için tedarikçilerden kesilen her faturada şirkete sağladıkları mal ve hizmetlerin karbon ayak izini beyan etmelerini isteyecek bir sistem kurulacak. Veri toplama, paylaşım ve açıklama işlemlerini standartlaştırmak için diğer işletme ve kuruluşlarla ortaklık yapılacak.

Sıfır emisyon yarışının herkesin çaba göstermesini gerektirdiğini, şirketlerin tek başına bu geçişi sağlamak için gereken hıza ulaşamayacağını düşünen Unilever, tüm devletlere, iddialı net sıfır karbon hedefleri belirleme, kısa vadede ise emisyon azaltma hedefleri koyma ve bunları karbon fiyatlandırması gibi kolaylaştırıcı politika çerçeveleriyle destekleme çağrısında bulunuyor.

iklim